28 Aralık 2008 Pazar


delirdim mi?deliriyor muyum?
eğer bi gün tam anlamıyla aklımı yitirirsem bilin ki olasılıksızdan kaynaklanıyor.sağlam kafa not ediyim dedim.

içimdeki ümitsizlik artık sönüyor...eski satırlar var kalbimde.

aşk yeniden...dın dın dın dın olmak gibiii

aşk yeniden

dıdılaylayolmak gibi ah aşk yeniden.............

..gibi bi şarkı yaşardan olsa gerek.kulaklarımda dolaşıyor.
çünkü aynı insana ikinci kez aşıkoldum.


böyle de güzel
gülüşün yeter
ben giderim sen kalma boşver
yabancı bir acı değilsin kalbime
ben giderim
sen kal yerindeeee

evet bir gülüşü yetti içimde bir yerlerde unutulup kaybolan aşka.

24 Aralık 2008 Çarşamba


biz dedik ki eğlenelim.
aklıma nerden çıkıp geldiyse anneannemin annesiyle babasının yıllardır salonda duran siyah beyaz, baktıkça güldüğüm o nacizane fotoğraf geldi.
hemen elimize gerekli malzemeleri aldık ve birden onlar oluverdik.
dedik ki anı ölümsüzleştirelim.
iyi yapmışız.
güldük eğlendik.
teşekkür ederim ayşegül nine.

retro gülücük merv.


gülmek.
karnıma ağrılar girene kadar.
aklına tek kötü birşey getirmeden gülebilmek.bazende sessizlik içinde kimseye duyurmamaya çalışarak kıkırdamak.bir arkadaşla.bir dostla.bir sevgiliyle.
sevgiliyle mi?
bunu tattığımı sanmıyorum.
fakat dostumu iyi tanıyorum.
o öyle biri ki; benimle yerde duran içinde ayak olmayan bir ayakkabıya bakıp gülebilecek kadar benden.
gülmek güzel.güldürmek de öyle.hatta sarılıp kıkırdadıkça çarpışmakda harika.
gülmek bir hayli harika!

13 Aralık 2008 Cumartesi


kar kokusu

yeni koku.karkokusu.
yeni bina.yeni koltuk.yenilik..
ankara.
karkokusu.
soğuk.
üşüyor muyum?olabilir.tam hissedemiyorum.
kalbim de tuhaf bir soğuk.oysa sıcak bir yuva,petekler sırtımda.
insanlar da sıcak olsa...buz gibi suratlar,baygın gözler,
yenilik mi,olabilir.
penceremde ankara.

11 Aralık 2008 Perşembe

maviyle yazacağım bu defa.gözyaşının, suyun rengiyle yazacağım.beni bana yansıtsın olduğum gibi,tüm çirkinliğimle.içimdeki hüznün,hayal kırıklığının oluşturduğu o fevkalade yaşanması gereken pişmanlık ötesi ,inatla boğuşan ,gurur ve bir yandanda gurursuzlukla.cümlelerim anlaşılmayacak belki fakat ben bir çırpıda anlayacağım her okuyuşumda.

hayalimde yasattığım sevda,ya da adı baska birşey belki,ne kadar basitmiş.cadde boyu yanıma yaklasmasından korktuklarımdan farklı değilmiş.nasıl nitenlendirebilirim bilmiyorum.

ağladım.hayalimdeki adam öldü.kafamda yarattığım ve ona inandığım kişilik öldü.hala gömemedim mezara.aşiyana atamadım düş aleminden ama yakında.gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken o hissetmedi bile.ben nasıl ağladım.küçücük bir cocukken babam ellerimden kayıp gittiğinde ölüme doğru somut bir şekilde yokolduğunda olduğu gibi.

anlatamıyorum.daha fazla anlatmak için çabalamayacağım.

başım ağrıyor.uyku belki iyi gelecektir.sabahı nasıl bulacağım kabuslarla.

8 Aralık 2008 Pazartesi

tesadüfler kullanılmayı beklerler mi gerçekten.eğer öyleyse gercek bi salak olduğumu düşünmeye başlayacağım.eline gelen,parmaklarına dokunan bi fırsatı tutamayan bi salak.
leventten alibeykoye kadar uzanan serüvenimde biraz akla sahip olsaydı heyecanlı suretim o zaman elimde büyük bi sevinç olacaktı.
keskeler geri getirmiyor geçen zamanı.

çocukluğumda bir ayağımın basılı kaldığı bu memlekette bir hafta.tuhaf.bakkal aynı,kapıcı aynı,bina aynı,yaşıtlarım büyümüş.kimisi beni hatırlıyor kimisi şöyle bi bakıp anımsamakla yetiniyor bu tanıdık silueti.odam misafir odası olmuş.çift kişilik bir yatak ve yine onlar için bi buz dolabı yerleştirilmiş.bu eve gelen misafirler burada ağırlanıyorlar demek!üzücü.ben o odada uyanıp okula gitmek için hazırlanıyordum.daha küçücüktüm.o odada ağlıyordum.en sevdiğim arkadasımla oyunlar oynuyordum.babamın öldüğünü öğrendiğimde de o odaya kapanmıştım.hiç bıkmadan gözyaşlarımla kucaklaşmıştı yerin beyaza çalan fayansları.oysa simdi ne yazık ki bana ait değil.ve şimdi bende bi misafir olarak o odada kalıyorum.soğuk,beni tanımamazlıktan gelen misafir odamda.

30 Kasım 2008 Pazar

17 Kasım 2008 Pazartesi

dolu dolu bi gün bitti sayılır artık.dahası ne ki?
ne olabilir ki biraz büyükçe dört duvar arasında.
***
küsmüştük,barışmıştık,sonra yine küsmüştük bugün yine barıştık.
onu seviyorum,sevgili sınıf arkadaşım....
cumartesi bi farklı yasandı.
anneciğim seni mutlu ettim değil mi?
belki beni ardayı izlemeye götürmedin,"yorgunum" deyip geçiştirdin ama olsun bana anlattıkların beni delicesine sevindirdi.
bende seni sevindirdim ama...
sessiz sakin,ama biraz hayallerde, ders dinlemese bile çıt çıkarmayan kızınla sorun yaşamadın oralarda.
aslında o kadar da doğru değil sessizliğim ama batmamışım gözlerine heralde.
böylesi iyi.
sen üzülmedin ya, o yeter.

13 Kasım 2008 Perşembe

"onun yanında olmazsan pişmanlık duyacaksın...belki bugün değil,belki yarın değil...ama bir gün mutlaka..."
woody allen

TEKRAR ÇAL SAM! benim için*



gözlerim gördüklerinden memnun.sahne sana ait.seyirciler öyle çok ki beni farketmen imkansız.
yürüyen merdivende karşılaşmamızı hatırladın mı?yanağına kondurduğum öpücüğü ve senden ödünç aldığım gülücüğü,ben hiç unutmadım.
tekrar çıksana karşıma,tekrar kalbime,sadece seni görünce yaşadığı hissi yaşatsana.woody allen kaleminden çıkan allan karakterinden sıyrılıp benim kalemimde rol bulsana kendine.

sahne sensin,ışık sen.
: tekrar çal sam!
u. arda aydın'a

6 Kasım 2008 Perşembe


Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz,
bedava.

Orhan Veli

ruh'um paris'e hoşgeldin


birşeyler inatla etrafımı kaplarken nedense ben sadece o hoş kokulu kucağa ulaşmak istiyorum.üşümemek,hatta belki sıcaktan uyuşmuşluğu hissedebilmek istiyorum.yalnızlığımı paylaşmak istiyorum belkide.sonrada hiçbirşey olmamış gibi fütursuzluk elbisemi üzerime geçirip,uzunca bir yolda,kaldırım boyunca salınmak istiyorum.pişmanlığın dokunmayacağını biliyorum tenime.

orhan veli'den bir şiir,kulağıma ses veriyor:herşeye bedava diyor.bildiğim bir şiir.anlamışlığım adına anlamaya çalışmadan dinliyorum.iç sesimle karışıyor arada (içimdeki konusup duruyor,susmak nedir bilmiyor),kısa sürüyor ayırt edebilmem tekrardan.

ruhum paris'te eli cebinde hızla yürüyen insanların arasında aşk yaşıyor,büyükçe bir aşk.bedenimse gerçeklerin ortasında bir o yana bir bu yana bir rüzgar artı bir şarkı sallanıp duruyor.sarhoş mu ne?ağlamıyor birde,ağlayamıyor.gözyaşı neslini tüketmiş gibi bir damla bile vermiyor.
farkındaydım ama daha iyi anladım.meğer blogmu ne kadar çok seviyormuşum.içimi döktüğüm tek şey,
seni seviyorum.

dengesizlik kalkanı.

dünya bu aralar biraz dengesiz dönüyormuş gibi geliyor bana.bir gözüm de diğerine eşit değilmiş gibi. bir gülesim geliyor bir ağlayasım,bir kızasım bir sevesim...
aşık olmuş olabileceğim geliyor aklıma.ya da nefret mi ediyorum acaba???

artık rafta.










aşka şeytan karıştı.ve kitap sona erdi.piraye'den sonra bir kötü sona daha hazır değildim.piraye'de olduğu gibi ağlamadım ama benmişim gibi benimsediğim aslı için oldukça üzüldüm.
hoşçakal dedim sessizce ve kapağını kapatıp rafa kaldırdım.

aşk kötülükten sakınmıyor.


kapı zilim beklemediğim bi zamanda çaldı.ısrarla.durmadan.ben açana dek.
karsımda kocaman gülümsemeyle ne zamandan beri görmediğim aşk duruyordu.içeri buyur ettim.seve seve girdi.hemen kendine bir yer beğenip oturdu.acaba kahve içer miydi?
konusmuyorduk.ben ne diyeceğimi bilmediğimden ağzımı bile açmıyordum oysa o konuskan kişiliğiyle nasıl susabiliyordu anlayamıyordum.
kahvesini içerken dilinin yanmasını diledim.o zaman zevkle gülümseyebilirdim.oysa suan ciddi havayı kokluyor ve sadece susuyordum.dilediğim gibi olmadı.fincanı sehpaya bıraktı ve oturduğu koltukta biraz daha gevşedi.ya da bana öyle gelmişti.sanki ben rahatım sen de rahatına bak der gibiydi.
içimi sinir fareleri kemirmedi değil.rahatlığı hem gözüme hemde içimde bir şeylere dokundu.
-neden geldin?uzun zaman geçti ve ben seni geçte olsa unuttum.senden başka duyguları keşfettim.mesela arkadaşlık,dostluk gibi.onlar daha az acımasız.canımı yakmıyorlar.senin gibi değiller,git aşk,
git.
o koltukta öylece baktı suratıma.gözlerinin içi gülüyordu.üzüyordu ya yine,gülerdi tabi.gözyaşlarımın birer birer yanağımdan süzüldüğünün farkına bile varmadı.niye gelmişti buraya.niye ümitlendirmişti masum,aşka her zaman hazır yüreğimi.
keşke kapı deliğinden daha dikkatli baksaydım,aşk'ı düşman sanıp içeri almasaydım.
zor avuttuğum yüreğim bir daha oyuna gelmezdi.ümitlenmezdi.
anladım.aşk kötülük yapmaktan sakınmıyor.hiçte utanmıyor.

5 Kasım 2008 Çarşamba




en güldüren sensin beni.söyleyecek çok şeyim var aslında sana.
seni seviyorum.keske o gün 1 adette senden alsaymışım.


bi gün küçücüktüm ve annemle yorgun düşmüş mecalsiz ve acıkmış bünyemizi doyurmak için mc donalds'a girdik.bir de ne göriiim:çocuk menüsünde oyuncak olmuşsunuz.hemen elimi sana uzaktım ve annemden de tavsan'ı almasını rica ettim.

hiç kuşkusuz artık en iyi arkadaslarımdınız.


evime kavuşmak,annemin bana sunduğu sevginin gerçekliğini bilmenin huzuruna kavuşmak istiyorum.okyanus mavisi odamda,bir yana okuldan haftasonu için getirdiğim kıyafetleri yığıp,diğer yana ayakkabılarımı sere serpe dizmek istiyorum.sonrada zevkle annemin sinirden deliye dönmesini izlemek,biraz tartışıp ardında sıcacık çayımıı yudumlamak istiyorum.

birde uzun zamandır winnie the pooh özlemiyle yanıp tutuştuğumdan açtığım her kanalda onu görmek,sabahtan aksama dek izlemek istiyorum.

o çok sevdiğim tiger'la bol bol gülmek,tavşanzevkle izlemek,winnie'nin mıymıntı kişiliğine sövmek,piglet'i kimi zaman öldürmek istiyorum.eeyore'u yanımda,başucumda istiyorum nedense.tiger'ı da yanında getirebilir.tabi eğer "huhuhuuuuuuuuuuvvvvvv"diye bağıracaksa.

onları çok özledim.bunu anlatmak mümkün mü?


için ağladığı kadar gülceksin bilge
inan kendine!

heykel

her bugünün bir yarın tarafından dün olacağını bilerek yaşıyordu küçük adam.her yeni başlayan sabah kendini yaşayacağı güne teslim ediyordu.ve düşündüğü birşey vardı ki doğruluğundan çok emindi:kimin bugünü yarınıyla aynıydı ki!bir tek şey vardı onun için rutinliğini yitirmeyen.
gün ışığının doğuşuyla uyanmazdı küçük adam,ne geç ne de erken başlamalıydı ona göre yaşam.
o gün yine uyandığında mahalledeki çocuklar çoktan başlamışlardı oyuna.her zaman ki gibi yine teslim etti güne bedenini.
her gün ki banka oturduğunda öğle çoktan olmuştu.yine geldi güzel kadının yanına.soğuk vücuduna dokundu,bakışları değişmeyen kadın hala uzaklara bakıyordu.kadının baktığı yöne baktı adam ve onun izlediklerini izledi;insanları ve insanların yüzlerindeki anlamsız ifadeleri,hızlı adımları,sokak köpeklerini ve elele genç sevgilileri.bu,yanında oturan sert kadın ne çok şey biliyordu.hergün izliyordu hayatı,nasıl ilerlediğini görüyordu.
elini bir kez daha gezdirdi kadının bedeninde,irkildi birden.yine akşam olmuştu.dudaklarını kadının buz gibi yanağına dokundurdu ve kalktı.yarının getireceklerini,bugünün götüreceklerini aklından geçirerek kalabalığa karıştı.yarın yine kadının yanında neler izleyecekti,hayalleriyle uykuya daldı.

4 Kasım 2008 Salı

gözyaşımda piraye


çok merak ediyordum ya hani piraye'nin sonunu.bitti.
sayfalar azaldıkça yüreğim acıdı sanki.bitmesin diye yavaşladım.
ama bitti.
gözyaşlarım nasıl da damla damla süzüldü yanağımdan.kitap boyunca sevemediğim ana kuzusu haşim ölünce nasıl da üzüldüm.belkide ölümüne değildi gözyaşlarım.piraye nin yalnız kalışınaydı....
kitaba ağlanır mı diyeceksiniz.
öyle bi ağlanıyokii,biten kitapla ruhumda yitiyor.
şimdi ne mi okuyorum:
aşka şeytan karışır.
o bitince bakalım ne duygularda olacak bilge hatun.


annem annem
sen üzülme
sözlerin hep
yüreğimde.
annem annem
gel üzülme
ben hala senin
dizlerinde....
değiştiğimin farkındayım.değişiyorum herkes gibi.
senin gibi.onun gibi.
etrafımda hiç bir şey dünkiyle aynı değil.hangi dün bugünle aynı ki?
bazı duygular var,adını neden koyamıyorum.anlatamıyorum kimseye.
tanıyamamışım kimseyi.insanların yapayalnız olduklarını keşfetmiştim.ama bu kadar anlayışsız,menfaatlerine öncelik veren işi bitince bırakıp giden kişiliklerini farkedememişim.
üzülmicem.hemde hiçbirşeye.o yaparsa bende yaparım.bende acıtırım.
kimse dokunamaz artık,yakamaz kimse canımı.
yapayalnız kalmış gibiyim yaşamın kollarında,tek beden ve düşünemeyen bir ruhla.
susmalı mıyım, yoksa içimden gelenleri art arda sıralamalı mı?
zamanı geri alsalar,aynı şekilde mi yaşardım, aynı şeyleri mi yapardım?
hayat ne kadar çok şıklı,karar vermek bir o kadar zor.
hangisi mantıklı seçeneklerden.
pişman olacaksam yapmamalıyım,yapacaksam pişman olmamalı...
pişman değilim.
yaşandı bitti.üzerinde düşünmek anlamsız.yürüdüğüm yolda bir kerelik sola saptım.kaybettiğim birşey yok,sadece suskunluk kazandım.dilimi yutmuş gibiyim.hayat o kadar basit ki.bir süre sonra bu da düzelecek.dilim çözülecek.herşey bulanıklaşıp rüyayla gerçek arasına sıkışıp kalacak.
herşey rutin,herşey öyle sıradan ki!
mutluluk,mutsuzluk,gözyaşı,hüzün,gülüş...her biri sırayla yaşanıp,bitiyor.sırabaşı yine geliyor ve sonra sonu...bazen yalnızlık kalabalığa karışıyor,kalabalıksa yalnızlığa.fütursuzca ilerliyor zaman,kimse umrunda değil!
bütün bunlar tek bir şey öğretiyor bana;hayatta yapayalnız olduğumu.kimsenin,hiç kimsenin olmadığını öğretiyor.yalnızlığa alışmaya çağırıyor kimi zaman,kimi zamansa varlığını yok sayıyor.

30 Ekim 2008 Perşembe


...ve revenante.
yazamıyorum.her seferinde aklımda bi sürü cümle dolanırken yazmayı bit türlü beceremiyorum.
: : :
gül yine.karnımız ağrıdan patlayana kadar gülelim.emre'in "bilgeheeee" deyişine,
o kocaman terliklerine,insanların tiplerine,kendi fotoğraflarımıza gülelim.doya doya.bıkana-yorulana kadar.
ama yeter ki bi zamanlar olduğu gibi çok gülelim.
sonraaaa
uyuyalımda.sımsıkı kenetleyip kalplerimizi mışıl mışıl uyuyalım.
bide üzülme sen.asma suratını.
bak istanbul efendisi'ne gidelim bu hafta.gülelim eğlenelim lüküs hayatta olduğu gibi.
ha mervem,
olur mu dersin
olmaz mı söylesem :/
bugün daha iyi bi gün sanki.perşembe olduğu halde.
öyle bi boşluk durumuda yok hani.
yanımda bir dizi insan.her gün gördüğüm,ama yalnızca isimlerini bildiğim.

ilk kez lise dönemimde derslerde iyi diyebileceğim kadar iyi.
halbuki aynı kıvamda çalışıyorum önceki senelerle.
her neyse!
mutluyum,
biraz,
çok az,
çok çok... huzurluyum.

29 Ekim 2008 Çarşamba

yalnızlığı anladım.hiçliği yaşadım.boşlukta kalakaldım birden bire.birden sarsıldım,soluğum kesildi,
avazım çıktığı kadar bağırmalıydım fısıltı bile çıkaramadım.
şimdiyse biraz öyle birazda böyleyim nedense.
biraz ümitsiz azıcık da küskünüm hayata.
alışmaktayım yalnızlığa.

kalemine sağlık canan tan


anlatmak istediklerimi anlatamayabilirim .belki de anlatmak istemediklerim yüzündendir.ya da duygu dağarcığı mı çekiyorum acaba?
nasıl bir cümle kursamda,o tek cümle beni anlatsa bana.
içimi nasıl boşaltsam acaba.elemeden geçirmem gerek.iyi hisler yanımda kalsın.
mutluluk her hücresine yapışmış biri olmak istiyorum,rolden role girebilmek,Piraye misali.
sanıyorum ki hiçlik içindeyim şu zamanlar.sanıyorum ki ağlasam biraz olsun rahatlayacağım.
o da yok nedense.korkutuyor gözlerim.herşeye,eften püften şeylere dolan gözlerim,kızdığım için ağlamıyorlar artık.
piraye okumak.
gerçekten etkileniyor insan.sonunu nasıl merak ediyorum.nasıl bekliyorum ve nasıl yoruyorum gözlerimi bitsin diye.bir yandan da bitmesin diyorum.çok iyi bir arkadaş oldu bana.istediğim zaman yanımda.hele ki şu zamanlar.zor zamanlar.
piraye de olmasa....



23 Ekim 2008 Perşembe

bekleyiş.
hastane.doktor.eczane.
ilaç kokusu.bekleyiş.
yorgunluk.yalnızlık.müzik.
o da olmasa dilimi yutacaktım.mırıldandım.yanımdaki gözlerini üzerime dikerken
ben şarkımı mırıldandım.
utanmadım.
utansaydım,dilimi yutacaktım.



yirmi ekim.

jurnal

on sekiz ekim.
koşuşturma,hızlı adımlar,bir yerlere yetişmeye çalışanlar ya da yapılan indirimlerden yararlanmak için nabız sıkanlar...
biz hangi gruba giriyoruz acaba?
annemin kimi zaman sağında,çoğu zaman solunda yürüyorum farketmeden.
büyük alışveriş merkezlerinden sonra bir küçükleri büyükte olsa küçük kalıyor gözümde.levent'tekinden çıkıyoruz,giriyoruz şişli'dekine.daha büyük,daha çok seçenek.ama ne annem beğeniyor,ne de ben kendime göre birşey bulabiliyorum.tek tük,ufak tefek şeylerle dönüyoruz evimize.
karanlık omuzlarımıza inmek üzere.

günce 17 ekim


sessizlik.sakin bir cuma.
birden kalabalık.heykeller,resimler bir nevi şaheserler dolduruyor boşlukları.
bakıyorum.beğeniyorum.kimi zaman beğenmiyorum.uzaklaşıyorum.hepsini görebilmek için koşturanlardan değilim. merakım bile yok.aklım başka yerde.
günün kararmaya yakın kısmı huzur dolu.somutluk getirense hayata;sırtındaki sevgi yükünü bi'çaba taşımaya çalışan küçük oğlan çocuğu.

9 Ekim 2008 Perşembe

perşembe.den

neden beden eğitimi mecbur oldu
beden dersi hangi günse o gün uğursuzdur.
berbattır.
üzer mutlaka.
bugün de öyle.
bitmeli bir an önce.
ağlamadan önce.
perşembeden nefret ettim.
perşembe son iki dersten.
sabah başlayan tersliklerden.
üzgünüm.

ekim 8




kimse yok.
yalnızlık omuzlarımda.
ve aşk.
çok uzak değil
ama mesafe var yakınımda.

not: matematik dersinde yazdım.
aklım nerde?

binbir dertten biri.


nasıl da özlemiştim seni.bir kez olsun görmek.
sarılmak sımsıkı..
ki ben senin için gelmiştim.o kadar çok anmıştım seni.
girmiştim içeri.içimde binbir ümit.
sakladım ama ümitlerimi.kimseye sözünü etmedim.
içerde sen.
nasıl bir kendine güven ki belli ediyor uzaktan bile kendini.
senden önce o görünüyor.
güven.
fazlasıyla güven..
konusmak için çaba sarfettim sanki.
zorsun çünkü.
çok zor.
yanaklarım titredi pişmanlıkla.
ama inatla direndi gözlerim yaşlanmamaya.
inatla kovdum pişmanlık adı altındakini.
ben özledim cünkü seni.
korksamda bazen.acı da verse sözlerin
duymamak için kapamadım hiç bir zaman kulaklarımı.
pişman olmak gelip geçici söz konusu sensen.
alıştı o da kovulmaya geldiğinde yanıma.
devam etmeli. fakat ümitlerim tükeniyor.
tamam demek yakında.

18 Eylül 2008 Perşembe

21.50




saçlarımı kestirdim bugün.
mutsuzum.
mutluyum.
onlar kısacık.
galiba kaybettim ben bugün.
galiba emrettim hayata.
küstü.
kırıldı o da bana.
birden.
aniden.
üzgünüm.

18 eylül.

16 Eylül 2008 Salı

.eski şeyler.


bıraktığım gibi buldum herşeyi,

hepsi üzgündü,yaşlanmışlardı sanki.

fotoğrafımız, o da hala duruyordu yerinde.

tozdan ne sen ne de ben görünüyorduk.

sildim parmağımla;dudaklarımızda gülümseme

ama gözlerimiz artık bakmaktan yorulmuş.

gramofon,

durduğu yerde duruyor hala.

acaba çalar mı ?......

plaklarımızda camı toz kaplanmış vitrinde duruyor.

hemen alıyorum en sevdiğimiz şarkıyı

çalıyor gramofon

ve söylüyor plaktaki kadın

"gitme dedim gittin gönül..."

26 şubat'tan isimsiz.


uzun uzun baktım o sayfalara,

ne duygular dökmüşüm kağıtlara.

ağlamışım,gülmüşüm,aşık olmuş üzülmüşüm..


okurken geri döndüm o zamanlara

ben,

beni çekip almak istedim o gözyaşı nehrinden.

o küçük kızı:

yapayalnız bırakmak istemedim.

sevişirken teslim ettiği bedenini

geri vermek istedim ona,

inanma demek istedim,kolay kanma !

bu muydu aşk,

bu kadar acımasız mıydı ?

küçük kız hissedemiyordu acıyı,

aşkın peşine düşmüş avcı misali...

...sayfayı çevirirken ,göğsünden kayan yaşla irkildi,

hala,akan gözyaşının içinde aşk vardı,

sahiplenmişti bedenini seneler gibi....

la lune




ay'ı emanet etmişler geceye,


gündüz geri almak üzere...

15 Eylül 2008 Pazartesi

le chocolat


okulun, neredeyse sadece vakit geçirmek için tasarlanmış ,altı yeni iki eski bilgisayarlarının bulunduğu internet cafe sinde aldım soluğu yine.

sekiz ders artı bir okuma saati.

çikolota dağıtmışlar alt dönemlere kardanadam şekilli ve de lezzetli..

hani bize peki?

dedim ya

sekiz ders +homeroom saati.

yorgunluk bitkinlik cabası.80 dakikalık dersleride unutmayalım.

-anne bu yıl birinci ve ikinci,altıncı ve yedinci saatler blok dersmiş.

-iyi ya benim zamanımda da öyleydi.

oysa ben beğenmediğimi ima ediyordum.

anlamadı.

birazdan ararım annemi.konusur dert yanarım biraz daha.anlar mı acaba?

derslerden sonra 17:40 ka kadar dışarıda kalmak zorunda olduğumuzu(hemde formayla),iki matematik dersimden sonra hemen ardına iki geometri olduğunu söylesem...

...anlar mı acaba?

hafta içi artı bir pazar anne,


:)


Teneffüs 10 dakika
Sen çıktın yine karşıma
Heyecanla düştüm yola
Bağcığıma basmışım oysa

14 Eylül 2008 Pazar

körebe...



Saklanmıştır bir kentte belki, belki de oyun saatidir ümitlerin. Esirdir ya da gözyaşlarına.
Anılarıma koymam seni, senide bir sandıkta sonsuza katmam. Sessizliğim kaçmak değil, kaçmandan korkmak. Bulamamak seni, sobelemeden devam etmek oyuna, ben ki körebe hala…

"sahnedeki sevgili"


Şarkılar sözlerini yitirdi ve sadece ezgiler kaldı geriye, sözsüzce. Ve sessizce ağladı, elinde sevgilinin eli ve kalbi kalbinde. Aşk: çarparken kalpler delice, bir kulis heyecanı, titrerken bedenler her dokunuşta ve resmini çizmekti belki sayfalarca.
özlemiştim daha yanımdan gitmeden, ümitlerim sahnede dans ederken, sözler hala dilimde ve titriyordu dudaklarım. damağım kuruyup, yaşardığında gözlerim, çakışıyordu zaman mutlaka, dokunan eline tenim.

11 Eylül 2008 Perşembe

hacı amcanın benzini biten arabası bir an önce varsada ellerimi yıkasam.merveme ümit dolu olayları anlatsam dedim kendi kendime.merveme söylemeden.içimden.
ama diğer yandan eve varınca geri dönme saati daha yakın olacak dedim.yaklaşacak.yaklaşacak.sonra beni minibüse bindiren bebikomu bırakıp annemin ve sevgili misafirlerimiz anneannem,dedem,dayım ve müstakbel yenge adayımın yanına gideceğim.
çabuk geçti zaman.mervemle beraber olduğumuz her “zaman” gibi.
Ayakkabılarımı geçirdim ayağıma.mavi ayakkabılarımı.sonra hoşçakalın dedim hüsniye teyzeme.yürümeye başladık mervemle.yol zor.kaldırım yok.arabalar vınvın.
olsun.ben o yolu yürümeye razıydım ki.ama yol minibüs tarafına gidiyordu.oysa mervemin evine doğru yürümek ne de güzel olurdu..
daha ben gelmez derken geldi minibüs.fırsat vermedi mervemi doya doya kucaklamama.
yine o ter kokan insanlar.karınları aç da sanki ben hamburgermişim gibi dikiyorlar gözlerini üzerime.elimde henüz ne kadar hayran kalacağımı bilmediğim "arka sokak" adlı kitap.mükemmel kitap.kırmızı kaplı eski kitap.eski hayat.
may! ah may! ölmemeliydin.valter.sen valter bırakıp gitmemeliydin.evlenmeliydin....
bir mesaj:
......geldim bilgem.eve varınca çağrı atarsın.......
oh.pis insanlardan kurtulmak gibisi yokmuş.minibüsü yumoşla yıkamak lazım.
-anne.niye balkondasın?geç mi kaldım?
-hayır tatlım.elinde ki ne?
-kitap.arka sokak.mervemden aldım.hadi kapıyı açta giriyim.deli gibi yoruldum.
ve otomatiğin dooon sesi duyuldu çok az sonra.
dayım yok.müstakbel yenge adayı ile birlikte olmalı.
ahh nasılda unuttum.mervem.mesaj atacaktım.
-geldim bebikom.merak etme.herşey için çok sağol.seni sevi....
-rica ederim bitaneciğim.serpil teyzeme selam.
selam söylendi.yemek yenildi.yatağa gömüldü aile sakinleri.bilgeyse mervesini düşündü.
"söyliyimde yarın bize gelsin." :)

9 Eylül 2008 Salı

portakalı soydum,başucuma

etrafım insanlarla dolu.benliğimse bomboş bu akşamüstü.huzursuz bir rüzgar bluzumun açıkta bıraktığı kollarıma dokunuyor,ürperiyorum.eylül akşamı rüzgarlarından biri.sonbaharın sınırlarını geçtik artık daha yakın olmalıyız rüzgarlara.daha çok üşüyeceğiz hüzünlerle dolu akşamlarda.
içimde bir his adını koyamadım hala.nedir ki beni kendimden bile uzak yolculuklara yollayan?hayallerim çoktur benim.ikinci dünyam onlar belkide.ve gerçekleşirler mutlaka.çok azı yok oldu asıl dünyama uğrayamadan,çok çoku kaldı benimle.
hep derim ben.hayal etmek ümitlenmek demek.ümitlerim ne kadar fazlaysa ruhum o kadar masum demek.gerçekler hayallerden daha günahkar.oysa ümitler saf,ümitler hayal.yalnızca benim ümitlerim.benim renkli hayallerim.