18 Eylül 2008 Perşembe

21.50




saçlarımı kestirdim bugün.
mutsuzum.
mutluyum.
onlar kısacık.
galiba kaybettim ben bugün.
galiba emrettim hayata.
küstü.
kırıldı o da bana.
birden.
aniden.
üzgünüm.

18 eylül.

16 Eylül 2008 Salı

.eski şeyler.


bıraktığım gibi buldum herşeyi,

hepsi üzgündü,yaşlanmışlardı sanki.

fotoğrafımız, o da hala duruyordu yerinde.

tozdan ne sen ne de ben görünüyorduk.

sildim parmağımla;dudaklarımızda gülümseme

ama gözlerimiz artık bakmaktan yorulmuş.

gramofon,

durduğu yerde duruyor hala.

acaba çalar mı ?......

plaklarımızda camı toz kaplanmış vitrinde duruyor.

hemen alıyorum en sevdiğimiz şarkıyı

çalıyor gramofon

ve söylüyor plaktaki kadın

"gitme dedim gittin gönül..."

26 şubat'tan isimsiz.


uzun uzun baktım o sayfalara,

ne duygular dökmüşüm kağıtlara.

ağlamışım,gülmüşüm,aşık olmuş üzülmüşüm..


okurken geri döndüm o zamanlara

ben,

beni çekip almak istedim o gözyaşı nehrinden.

o küçük kızı:

yapayalnız bırakmak istemedim.

sevişirken teslim ettiği bedenini

geri vermek istedim ona,

inanma demek istedim,kolay kanma !

bu muydu aşk,

bu kadar acımasız mıydı ?

küçük kız hissedemiyordu acıyı,

aşkın peşine düşmüş avcı misali...

...sayfayı çevirirken ,göğsünden kayan yaşla irkildi,

hala,akan gözyaşının içinde aşk vardı,

sahiplenmişti bedenini seneler gibi....

la lune




ay'ı emanet etmişler geceye,


gündüz geri almak üzere...

15 Eylül 2008 Pazartesi

le chocolat


okulun, neredeyse sadece vakit geçirmek için tasarlanmış ,altı yeni iki eski bilgisayarlarının bulunduğu internet cafe sinde aldım soluğu yine.

sekiz ders artı bir okuma saati.

çikolota dağıtmışlar alt dönemlere kardanadam şekilli ve de lezzetli..

hani bize peki?

dedim ya

sekiz ders +homeroom saati.

yorgunluk bitkinlik cabası.80 dakikalık dersleride unutmayalım.

-anne bu yıl birinci ve ikinci,altıncı ve yedinci saatler blok dersmiş.

-iyi ya benim zamanımda da öyleydi.

oysa ben beğenmediğimi ima ediyordum.

anlamadı.

birazdan ararım annemi.konusur dert yanarım biraz daha.anlar mı acaba?

derslerden sonra 17:40 ka kadar dışarıda kalmak zorunda olduğumuzu(hemde formayla),iki matematik dersimden sonra hemen ardına iki geometri olduğunu söylesem...

...anlar mı acaba?

hafta içi artı bir pazar anne,


:)


Teneffüs 10 dakika
Sen çıktın yine karşıma
Heyecanla düştüm yola
Bağcığıma basmışım oysa

14 Eylül 2008 Pazar

körebe...



Saklanmıştır bir kentte belki, belki de oyun saatidir ümitlerin. Esirdir ya da gözyaşlarına.
Anılarıma koymam seni, senide bir sandıkta sonsuza katmam. Sessizliğim kaçmak değil, kaçmandan korkmak. Bulamamak seni, sobelemeden devam etmek oyuna, ben ki körebe hala…

"sahnedeki sevgili"


Şarkılar sözlerini yitirdi ve sadece ezgiler kaldı geriye, sözsüzce. Ve sessizce ağladı, elinde sevgilinin eli ve kalbi kalbinde. Aşk: çarparken kalpler delice, bir kulis heyecanı, titrerken bedenler her dokunuşta ve resmini çizmekti belki sayfalarca.
özlemiştim daha yanımdan gitmeden, ümitlerim sahnede dans ederken, sözler hala dilimde ve titriyordu dudaklarım. damağım kuruyup, yaşardığında gözlerim, çakışıyordu zaman mutlaka, dokunan eline tenim.

11 Eylül 2008 Perşembe

hacı amcanın benzini biten arabası bir an önce varsada ellerimi yıkasam.merveme ümit dolu olayları anlatsam dedim kendi kendime.merveme söylemeden.içimden.
ama diğer yandan eve varınca geri dönme saati daha yakın olacak dedim.yaklaşacak.yaklaşacak.sonra beni minibüse bindiren bebikomu bırakıp annemin ve sevgili misafirlerimiz anneannem,dedem,dayım ve müstakbel yenge adayımın yanına gideceğim.
çabuk geçti zaman.mervemle beraber olduğumuz her “zaman” gibi.
Ayakkabılarımı geçirdim ayağıma.mavi ayakkabılarımı.sonra hoşçakalın dedim hüsniye teyzeme.yürümeye başladık mervemle.yol zor.kaldırım yok.arabalar vınvın.
olsun.ben o yolu yürümeye razıydım ki.ama yol minibüs tarafına gidiyordu.oysa mervemin evine doğru yürümek ne de güzel olurdu..
daha ben gelmez derken geldi minibüs.fırsat vermedi mervemi doya doya kucaklamama.
yine o ter kokan insanlar.karınları aç da sanki ben hamburgermişim gibi dikiyorlar gözlerini üzerime.elimde henüz ne kadar hayran kalacağımı bilmediğim "arka sokak" adlı kitap.mükemmel kitap.kırmızı kaplı eski kitap.eski hayat.
may! ah may! ölmemeliydin.valter.sen valter bırakıp gitmemeliydin.evlenmeliydin....
bir mesaj:
......geldim bilgem.eve varınca çağrı atarsın.......
oh.pis insanlardan kurtulmak gibisi yokmuş.minibüsü yumoşla yıkamak lazım.
-anne.niye balkondasın?geç mi kaldım?
-hayır tatlım.elinde ki ne?
-kitap.arka sokak.mervemden aldım.hadi kapıyı açta giriyim.deli gibi yoruldum.
ve otomatiğin dooon sesi duyuldu çok az sonra.
dayım yok.müstakbel yenge adayı ile birlikte olmalı.
ahh nasılda unuttum.mervem.mesaj atacaktım.
-geldim bebikom.merak etme.herşey için çok sağol.seni sevi....
-rica ederim bitaneciğim.serpil teyzeme selam.
selam söylendi.yemek yenildi.yatağa gömüldü aile sakinleri.bilgeyse mervesini düşündü.
"söyliyimde yarın bize gelsin." :)

9 Eylül 2008 Salı

portakalı soydum,başucuma

etrafım insanlarla dolu.benliğimse bomboş bu akşamüstü.huzursuz bir rüzgar bluzumun açıkta bıraktığı kollarıma dokunuyor,ürperiyorum.eylül akşamı rüzgarlarından biri.sonbaharın sınırlarını geçtik artık daha yakın olmalıyız rüzgarlara.daha çok üşüyeceğiz hüzünlerle dolu akşamlarda.
içimde bir his adını koyamadım hala.nedir ki beni kendimden bile uzak yolculuklara yollayan?hayallerim çoktur benim.ikinci dünyam onlar belkide.ve gerçekleşirler mutlaka.çok azı yok oldu asıl dünyama uğrayamadan,çok çoku kaldı benimle.
hep derim ben.hayal etmek ümitlenmek demek.ümitlerim ne kadar fazlaysa ruhum o kadar masum demek.gerçekler hayallerden daha günahkar.oysa ümitler saf,ümitler hayal.yalnızca benim ümitlerim.benim renkli hayallerim.