30 Kasım 2008 Pazar

17 Kasım 2008 Pazartesi

dolu dolu bi gün bitti sayılır artık.dahası ne ki?
ne olabilir ki biraz büyükçe dört duvar arasında.
***
küsmüştük,barışmıştık,sonra yine küsmüştük bugün yine barıştık.
onu seviyorum,sevgili sınıf arkadaşım....
cumartesi bi farklı yasandı.
anneciğim seni mutlu ettim değil mi?
belki beni ardayı izlemeye götürmedin,"yorgunum" deyip geçiştirdin ama olsun bana anlattıkların beni delicesine sevindirdi.
bende seni sevindirdim ama...
sessiz sakin,ama biraz hayallerde, ders dinlemese bile çıt çıkarmayan kızınla sorun yaşamadın oralarda.
aslında o kadar da doğru değil sessizliğim ama batmamışım gözlerine heralde.
böylesi iyi.
sen üzülmedin ya, o yeter.

13 Kasım 2008 Perşembe

"onun yanında olmazsan pişmanlık duyacaksın...belki bugün değil,belki yarın değil...ama bir gün mutlaka..."
woody allen

TEKRAR ÇAL SAM! benim için*



gözlerim gördüklerinden memnun.sahne sana ait.seyirciler öyle çok ki beni farketmen imkansız.
yürüyen merdivende karşılaşmamızı hatırladın mı?yanağına kondurduğum öpücüğü ve senden ödünç aldığım gülücüğü,ben hiç unutmadım.
tekrar çıksana karşıma,tekrar kalbime,sadece seni görünce yaşadığı hissi yaşatsana.woody allen kaleminden çıkan allan karakterinden sıyrılıp benim kalemimde rol bulsana kendine.

sahne sensin,ışık sen.
: tekrar çal sam!
u. arda aydın'a

6 Kasım 2008 Perşembe


Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz,
bedava.

Orhan Veli

ruh'um paris'e hoşgeldin


birşeyler inatla etrafımı kaplarken nedense ben sadece o hoş kokulu kucağa ulaşmak istiyorum.üşümemek,hatta belki sıcaktan uyuşmuşluğu hissedebilmek istiyorum.yalnızlığımı paylaşmak istiyorum belkide.sonrada hiçbirşey olmamış gibi fütursuzluk elbisemi üzerime geçirip,uzunca bir yolda,kaldırım boyunca salınmak istiyorum.pişmanlığın dokunmayacağını biliyorum tenime.

orhan veli'den bir şiir,kulağıma ses veriyor:herşeye bedava diyor.bildiğim bir şiir.anlamışlığım adına anlamaya çalışmadan dinliyorum.iç sesimle karışıyor arada (içimdeki konusup duruyor,susmak nedir bilmiyor),kısa sürüyor ayırt edebilmem tekrardan.

ruhum paris'te eli cebinde hızla yürüyen insanların arasında aşk yaşıyor,büyükçe bir aşk.bedenimse gerçeklerin ortasında bir o yana bir bu yana bir rüzgar artı bir şarkı sallanıp duruyor.sarhoş mu ne?ağlamıyor birde,ağlayamıyor.gözyaşı neslini tüketmiş gibi bir damla bile vermiyor.
farkındaydım ama daha iyi anladım.meğer blogmu ne kadar çok seviyormuşum.içimi döktüğüm tek şey,
seni seviyorum.

dengesizlik kalkanı.

dünya bu aralar biraz dengesiz dönüyormuş gibi geliyor bana.bir gözüm de diğerine eşit değilmiş gibi. bir gülesim geliyor bir ağlayasım,bir kızasım bir sevesim...
aşık olmuş olabileceğim geliyor aklıma.ya da nefret mi ediyorum acaba???

artık rafta.










aşka şeytan karıştı.ve kitap sona erdi.piraye'den sonra bir kötü sona daha hazır değildim.piraye'de olduğu gibi ağlamadım ama benmişim gibi benimsediğim aslı için oldukça üzüldüm.
hoşçakal dedim sessizce ve kapağını kapatıp rafa kaldırdım.

aşk kötülükten sakınmıyor.


kapı zilim beklemediğim bi zamanda çaldı.ısrarla.durmadan.ben açana dek.
karsımda kocaman gülümsemeyle ne zamandan beri görmediğim aşk duruyordu.içeri buyur ettim.seve seve girdi.hemen kendine bir yer beğenip oturdu.acaba kahve içer miydi?
konusmuyorduk.ben ne diyeceğimi bilmediğimden ağzımı bile açmıyordum oysa o konuskan kişiliğiyle nasıl susabiliyordu anlayamıyordum.
kahvesini içerken dilinin yanmasını diledim.o zaman zevkle gülümseyebilirdim.oysa suan ciddi havayı kokluyor ve sadece susuyordum.dilediğim gibi olmadı.fincanı sehpaya bıraktı ve oturduğu koltukta biraz daha gevşedi.ya da bana öyle gelmişti.sanki ben rahatım sen de rahatına bak der gibiydi.
içimi sinir fareleri kemirmedi değil.rahatlığı hem gözüme hemde içimde bir şeylere dokundu.
-neden geldin?uzun zaman geçti ve ben seni geçte olsa unuttum.senden başka duyguları keşfettim.mesela arkadaşlık,dostluk gibi.onlar daha az acımasız.canımı yakmıyorlar.senin gibi değiller,git aşk,
git.
o koltukta öylece baktı suratıma.gözlerinin içi gülüyordu.üzüyordu ya yine,gülerdi tabi.gözyaşlarımın birer birer yanağımdan süzüldüğünün farkına bile varmadı.niye gelmişti buraya.niye ümitlendirmişti masum,aşka her zaman hazır yüreğimi.
keşke kapı deliğinden daha dikkatli baksaydım,aşk'ı düşman sanıp içeri almasaydım.
zor avuttuğum yüreğim bir daha oyuna gelmezdi.ümitlenmezdi.
anladım.aşk kötülük yapmaktan sakınmıyor.hiçte utanmıyor.

5 Kasım 2008 Çarşamba




en güldüren sensin beni.söyleyecek çok şeyim var aslında sana.
seni seviyorum.keske o gün 1 adette senden alsaymışım.


bi gün küçücüktüm ve annemle yorgun düşmüş mecalsiz ve acıkmış bünyemizi doyurmak için mc donalds'a girdik.bir de ne göriiim:çocuk menüsünde oyuncak olmuşsunuz.hemen elimi sana uzaktım ve annemden de tavsan'ı almasını rica ettim.

hiç kuşkusuz artık en iyi arkadaslarımdınız.


evime kavuşmak,annemin bana sunduğu sevginin gerçekliğini bilmenin huzuruna kavuşmak istiyorum.okyanus mavisi odamda,bir yana okuldan haftasonu için getirdiğim kıyafetleri yığıp,diğer yana ayakkabılarımı sere serpe dizmek istiyorum.sonrada zevkle annemin sinirden deliye dönmesini izlemek,biraz tartışıp ardında sıcacık çayımıı yudumlamak istiyorum.

birde uzun zamandır winnie the pooh özlemiyle yanıp tutuştuğumdan açtığım her kanalda onu görmek,sabahtan aksama dek izlemek istiyorum.

o çok sevdiğim tiger'la bol bol gülmek,tavşanzevkle izlemek,winnie'nin mıymıntı kişiliğine sövmek,piglet'i kimi zaman öldürmek istiyorum.eeyore'u yanımda,başucumda istiyorum nedense.tiger'ı da yanında getirebilir.tabi eğer "huhuhuuuuuuuuuuvvvvvv"diye bağıracaksa.

onları çok özledim.bunu anlatmak mümkün mü?


için ağladığı kadar gülceksin bilge
inan kendine!

heykel

her bugünün bir yarın tarafından dün olacağını bilerek yaşıyordu küçük adam.her yeni başlayan sabah kendini yaşayacağı güne teslim ediyordu.ve düşündüğü birşey vardı ki doğruluğundan çok emindi:kimin bugünü yarınıyla aynıydı ki!bir tek şey vardı onun için rutinliğini yitirmeyen.
gün ışığının doğuşuyla uyanmazdı küçük adam,ne geç ne de erken başlamalıydı ona göre yaşam.
o gün yine uyandığında mahalledeki çocuklar çoktan başlamışlardı oyuna.her zaman ki gibi yine teslim etti güne bedenini.
her gün ki banka oturduğunda öğle çoktan olmuştu.yine geldi güzel kadının yanına.soğuk vücuduna dokundu,bakışları değişmeyen kadın hala uzaklara bakıyordu.kadının baktığı yöne baktı adam ve onun izlediklerini izledi;insanları ve insanların yüzlerindeki anlamsız ifadeleri,hızlı adımları,sokak köpeklerini ve elele genç sevgilileri.bu,yanında oturan sert kadın ne çok şey biliyordu.hergün izliyordu hayatı,nasıl ilerlediğini görüyordu.
elini bir kez daha gezdirdi kadının bedeninde,irkildi birden.yine akşam olmuştu.dudaklarını kadının buz gibi yanağına dokundurdu ve kalktı.yarının getireceklerini,bugünün götüreceklerini aklından geçirerek kalabalığa karıştı.yarın yine kadının yanında neler izleyecekti,hayalleriyle uykuya daldı.

4 Kasım 2008 Salı

gözyaşımda piraye


çok merak ediyordum ya hani piraye'nin sonunu.bitti.
sayfalar azaldıkça yüreğim acıdı sanki.bitmesin diye yavaşladım.
ama bitti.
gözyaşlarım nasıl da damla damla süzüldü yanağımdan.kitap boyunca sevemediğim ana kuzusu haşim ölünce nasıl da üzüldüm.belkide ölümüne değildi gözyaşlarım.piraye nin yalnız kalışınaydı....
kitaba ağlanır mı diyeceksiniz.
öyle bi ağlanıyokii,biten kitapla ruhumda yitiyor.
şimdi ne mi okuyorum:
aşka şeytan karışır.
o bitince bakalım ne duygularda olacak bilge hatun.


annem annem
sen üzülme
sözlerin hep
yüreğimde.
annem annem
gel üzülme
ben hala senin
dizlerinde....
değiştiğimin farkındayım.değişiyorum herkes gibi.
senin gibi.onun gibi.
etrafımda hiç bir şey dünkiyle aynı değil.hangi dün bugünle aynı ki?
bazı duygular var,adını neden koyamıyorum.anlatamıyorum kimseye.
tanıyamamışım kimseyi.insanların yapayalnız olduklarını keşfetmiştim.ama bu kadar anlayışsız,menfaatlerine öncelik veren işi bitince bırakıp giden kişiliklerini farkedememişim.
üzülmicem.hemde hiçbirşeye.o yaparsa bende yaparım.bende acıtırım.
kimse dokunamaz artık,yakamaz kimse canımı.
yapayalnız kalmış gibiyim yaşamın kollarında,tek beden ve düşünemeyen bir ruhla.
susmalı mıyım, yoksa içimden gelenleri art arda sıralamalı mı?
zamanı geri alsalar,aynı şekilde mi yaşardım, aynı şeyleri mi yapardım?
hayat ne kadar çok şıklı,karar vermek bir o kadar zor.
hangisi mantıklı seçeneklerden.
pişman olacaksam yapmamalıyım,yapacaksam pişman olmamalı...
pişman değilim.
yaşandı bitti.üzerinde düşünmek anlamsız.yürüdüğüm yolda bir kerelik sola saptım.kaybettiğim birşey yok,sadece suskunluk kazandım.dilimi yutmuş gibiyim.hayat o kadar basit ki.bir süre sonra bu da düzelecek.dilim çözülecek.herşey bulanıklaşıp rüyayla gerçek arasına sıkışıp kalacak.
herşey rutin,herşey öyle sıradan ki!
mutluluk,mutsuzluk,gözyaşı,hüzün,gülüş...her biri sırayla yaşanıp,bitiyor.sırabaşı yine geliyor ve sonra sonu...bazen yalnızlık kalabalığa karışıyor,kalabalıksa yalnızlığa.fütursuzca ilerliyor zaman,kimse umrunda değil!
bütün bunlar tek bir şey öğretiyor bana;hayatta yapayalnız olduğumu.kimsenin,hiç kimsenin olmadığını öğretiyor.yalnızlığa alışmaya çağırıyor kimi zaman,kimi zamansa varlığını yok sayıyor.