21 Ocak 2009 Çarşamba

küçük şeyler

yürürken ayağım birden yoldaki ufacık taşa takıldı.
ufacık şey canımı acıttı.
ufacık şey kafama takıldı.
ufacık şey beni çok ağlattı.
küçük şeyler her zaman daha büyük sonuç yaratır.
küçük armağan daha mühim,
küçük yara daha çok sızlayandır.

bir koku:
yok olmuyor etrafımdan.
onun kokusu bu.
bebek kokusu.
özlüyorum galiba.
seviyorum galiba.

18 Ocak 2009 Pazar

buz dolabının üzerine özenle tutturulmuş bebeklik fotoğrafını izlerken ağlıyordu. O yalansız, beyaz kalpli, kırmızı hırkalı kız şimdi kendisi mi olmuştu? Şimdi aşkın, hüznün, vaktin içinden kendini atamayan bu simsiyah saçlı, beyaz tenli kız mıydı?
Geri dönmek istiyordu masumiyetin esiri 92’ye. . Hiç doğmamak istiyordu çünkü. Çok zayıf doğduğu için korkan doktorlara “bırakın, müdahale etmeyin yaşamıma!” demek istiyordu.
Ağlıyordu,
buz dolabının beyaz kapağında bir kediyi seven küçük kıza ağlıyordu. ...

Bedenimin her köşesinde mola vakti gibiydi. Dilim konuşmaktan aciz, gözlerim bakmaktan yorulmuştu. Tenim artık hissedemiyordu. Bedenimin her kıvrımı yoksul, biçimsiz bir düzlüktü sanki. İşlevsizdim, yapabileceklerimden çok yapamayacaklarım çıkıyorlardı sahneye. Rüzgar fısıldıyordu bir şeyleri kapalı pencerenin ardında. Duyamıyordum. Sözcükler kıpırdanıyorlardı fakat erişemiyordum.
Yavaş yavaş eriyordum.
Sessizce yok oluyordum.
Kimse göremiyordu beni, kimse anlayamıyordu tükenişimi.
Çığlığım duyulduğu gün keman son bir kez çaldı;
İnceden.
Ve son bir kez ağladı gözlerim;
Sönmeden…
Bu gece uyumayacağını söylemişti oysa, nasıl yumdu gözlerini sıkı sıkı. beni izleyeceğini söylemişti gece boyunca. Uyuya kaldı.
Uykuya daldı.
bebek suratı asla ona kıyamayacağımı bilir gibi önümde kanıttı.
Nasıl da gülümsüyor kıvrımlı dudakları. pembe ve her kıpırtısı masum, yalansız. dokunacağım ama korkuyorum. o kadar küçük ki karşımdaki sureti. Daha minicik bir oğlan çocuğu sanki. Bir sevgili değil de saf, minik aynı zamanda bir o kadar yaramaz olanlardan gibi.
Bu bana birden acı veriyor, ürkütüyor. Zarar verecekmişim gibi geliyor her saniye ürkek ellerime, dokunamıyorum bir türlü. Korkum engel oluyor artık hislerime.
Üşüyorum sanki, sarılsam geçecek, ama yapamayacağımı biliyorum.
Saat 06.47
Usulca açıyor gözlerini, hala kapanmamış gözlerimdeki korkak bakışlarımı yakalıyor ilk anda. Ben sarılmayı düşlerken, teninin sıcağı kavrayıveriyor bedenimi.
Ve, o izlemeyi düşünürken ben seyirde buluyorum bütün gece kendimi…

.retrotica.

15 Ocak 2009 Perşembe

...-yorum

sonbahar uçsuz bucaksız yerlerden üflüyor rüzgarını.üşüyorum.ellerimle sarmalasamda bedenimi soğuğa engel olamıyorum.
yalnızım.aklımda düşünceler uçuşuyor ama ne düşündüğümü anlamıyorum.kalbim sıkışıyor ve korkuyorum.
aynaya bakıyorumda değişiyorum,dünle aynı değil bugünkü ben.olgunlaşıyorum.
suretim başka biri gibi.ben,ben değilim sanki.hüzün kokuyor tenim.bu kokudan kaçamıyorum.
birden karar veriyorum.gideceğim.çölün sıcak kumuna tepeleme bıraktığım uzun siyah kaderimi alıp hızla cıkıyorum.
ve asla geriye bakmadan gitmem gereken yere gidiyorum:
bugüne...

14 Ocak 2009 Çarşamba

13 Ocak 2009 Salı

ne demek istediğimi anlatabildiğim zaman konusacağım tekrardan.
ve insanları sevmeye baslasığım zaman anlatabileceğim hislerimi.
insanları aptal buluyorum.coğu zaman kendiminde karıştığını biliyorum onlara.
sacmasalak diye nitelendirdiğim hareketlerim,anın zevki bitince gözüme batıyor.
yeniliklere acık olmak!
gercekten harika:
yeni insanlar,yeni sarkılar,yeni mekanlar,yeni sözler,yeni kıyafet,
hatta yeni bir yöntemle işlenen ingilizce dersleri bile...yani
yenilik yenilik!
bundan sonra kendi sınırlarımı bilip,şımarmamak istiyorum.
tek çocuk olmak şımarıklık sebebi olmamalı değil mi?

bunu biliyor muydunuz?

küçükken chucky'nin ayaklarına asıktım.
kırmızı küçük ayakkabılarından gözlerimi alamaz,içindeki ayaklarını görebilmek için meraktan delirirdim.
...



elimizde çok tuzlu pahalı mısırımızla bir kış günü
chucky'yi izlediğimizi hatırlıyor musun dilar'm?



12 Ocak 2009 Pazartesi

eskiden daha cok seye mutlu olurdum.
güldüğümde gercekten,
en içten gülerdim.
şimdiyse emin değilim yaşadığım gerceklikten.
cok fazla hayallerde miyim
o da değil aslında...
felsefe sınavı:
33 soru olsa gerek(sonuna gelemediğimden bilmiyorum...)
aklımı sorulara yoramadım bir türlü.farklı seyler düşündüm.gerceklerle düşleri birleştirip tam istediğim kıvama getirdim,
ama
felsefe çözemedim.
soru 21 den sonra tamamen koptum,
artık onun yanındaydım.gözlerine bakıp sımsıcak gülümsedim.
sonra gidecekmiş gibi sıkı sıkı sarıldım.
üşüyordum aslında,ama onu hissedince bembeyaz karkokusu içimi kapladı,
tuhaf ama ısındım.
kokusu,her yanımı sarsın istedim.

sonra vazgectim.ümitsizlik ümitlenmekten kolaydı.
kolayı secmek daha da kolaydı.
onu sectim.

6 Ocak 2009 Salı


*doğum günün kutlu olsun revenante !

yıllar, yılları beraber kovalarken baktım da bize benzettim birden.gecip giden seneler ne cok anılar bıraktı.bırakacak.güzeli güzel kötüsü de güzel anılacak buruşuk dudaklarımız arasından.her yıl bir daha tanışırken hayatla,her merhaba da yeni yüzünü tanıyorum.umarım bugün yalnızca güzellikler senin olur bitaneciğim.çünkü bugün senin.bugün sana ait yalnızca. seni seviyorum.iyi ki doğdun!!! iyi ki varsın.ve iyi ki bitanecik mervemsin.